SARAH JIO KİTAPLARI
Mayıs 10, 2017
Bu yıl 50 kitap okuma hedefimin şuanda 11. kitabındayım.
Son bitirdiğim kitap Sarah Jio'nun Böğürtlen Kışı adlı kitabıydı.
Sarah Jio'nun ilk okuduğum kitabı Mart Menekşeleri'ydi.
Bu kitabı ilk okuduğum zaman
konusuyla
yazarının diliyle
bende merak uyandırmasıyla
çok beğenmiştim.
Konusu :
Gerçek aşkı yaşadığına inanan ünlü yazar Emily Wilson, kocasının başka bir kadını
ona tercih ettiğini öğrenince, hayal kırıklığına uğrar.
Büyük yengesi Bee, Mart ayını Bainbrige Adası'nda geçirmesi için onu davet eder.
Adanın mistik havasıyla huzuru yakalamaya çalışan Emily, 1943 yılında yazılmış kırmızı
kadife kaplı bir günlük bulur.
Bu günlük onu geçmişin tozlu sayfalarına hapsolan gerçek bir aşk hikayesine ve geçmişin
altmış yıllık bir aile sırrına götürür.
Daha sonra baya bir ara verdim Sarah Jio kitapları okumaya.
Sebebi ise yazardan sıkılmak istemedim.
Yeni yılda
2. kitabı olan
Yağmur Sonrası'nı
aldım ve hemen bir günde okuyup bitirdim.
Ama konusu bana çok çok sıradan geldi.
Açıkçası ilk kitabında hissettiklerimi bu kitapta hiç hissetmedim desem yalan söylemiş olmam.
Konusu :
Anne Calloway ne kadar çabalasa da yetmiş yıldır peşinden gelen anıları bir türlü aklından çıkaramaz.
Bora Bora Adası'nda adına gelen gizemli bir mektup ise adeta kapanan yarasını tekrar açar.
1942 yazında 2. Dünya Savaşı'nın en hareketli zamanında Bora Bora Adası'nda
görev almak için orduya hemşire olarak katılan Anne, genç, güzel ve nişanlı bir kadındır.
Ancak orada hiç hesap etmediği bir durumla karşılaşır. Aşk.
Kalbini tutkuyla dolduran, yakışıklı asker Westry Green'e karşı koyamaz.
Kısa sürede aşkları, adadaki amber çiçekleri gibi filizlenirken, sazdan çatısı olan bir bungalovun altında gizli bir dünyayı paylaşırlar. Ta ki bir gece tüyler ürpertici bir cinayete şahit olana kadar.
Serinin son kitabı olan
Böğürtlen Kışı'nı da geçenler de bitirdim.
Konusu :
Vera Ray 1933 yılının o karlı Mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Daniel'ı son kez öptüğünü
bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Daniel'in boş yatağıdır.
Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı.
Seksen sene sonra Seattle yine Mayıs ayında karlar altındadır.
Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldrige, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır.
Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma
davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bile Claire, bu olayı çözmeye karar verir.
Böğürtlen Kışı kitabını konu bakımından çok beğendim.
Öyle ki okurken keşke filmini yapsalar diye çok düşündüm.
İnşallah bir gün yaparlar 🙏
Bu üç kitapta konu bakımından hep
geçmiş ile şimdiki zaman harmanlanıp anlatılmış.
İlk kitapta bu durum hoşuma gitmiş olsa da
diğerlerinde de bunun devam etmesi
yazarın sürekli tekrar düşmesi
hiç hoşuma gitmedi.
Bu kitaplar da hep aşk üzerine kurulu olduğundan
beklentiyi yüksek tutmadan okunması gerek.
İnsana bir şeyler katmaktan çok
pembe dizi tadında
boş zamanları güzel değerlendirebilmek için
okunacak kitaplar.
Gerçek aşkı yaşadığına inanan ünlü yazar Emily Wilson, kocasının başka bir kadını
ona tercih ettiğini öğrenince, hayal kırıklığına uğrar.
Büyük yengesi Bee, Mart ayını Bainbrige Adası'nda geçirmesi için onu davet eder.
Adanın mistik havasıyla huzuru yakalamaya çalışan Emily, 1943 yılında yazılmış kırmızı
kadife kaplı bir günlük bulur.
Bu günlük onu geçmişin tozlu sayfalarına hapsolan gerçek bir aşk hikayesine ve geçmişin
altmış yıllık bir aile sırrına götürür.
Daha sonra baya bir ara verdim Sarah Jio kitapları okumaya.
Sebebi ise yazardan sıkılmak istemedim.
Yeni yılda
2. kitabı olan
Yağmur Sonrası'nı
aldım ve hemen bir günde okuyup bitirdim.
Ama konusu bana çok çok sıradan geldi.
Açıkçası ilk kitabında hissettiklerimi bu kitapta hiç hissetmedim desem yalan söylemiş olmam.
Konusu :
Anne Calloway ne kadar çabalasa da yetmiş yıldır peşinden gelen anıları bir türlü aklından çıkaramaz.
Bora Bora Adası'nda adına gelen gizemli bir mektup ise adeta kapanan yarasını tekrar açar.
1942 yazında 2. Dünya Savaşı'nın en hareketli zamanında Bora Bora Adası'nda
görev almak için orduya hemşire olarak katılan Anne, genç, güzel ve nişanlı bir kadındır.
Ancak orada hiç hesap etmediği bir durumla karşılaşır. Aşk.
Kalbini tutkuyla dolduran, yakışıklı asker Westry Green'e karşı koyamaz.
Kısa sürede aşkları, adadaki amber çiçekleri gibi filizlenirken, sazdan çatısı olan bir bungalovun altında gizli bir dünyayı paylaşırlar. Ta ki bir gece tüyler ürpertici bir cinayete şahit olana kadar.
Serinin son kitabı olan
Böğürtlen Kışı'nı da geçenler de bitirdim.
Konusu :
Vera Ray 1933 yılının o karlı Mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Daniel'ı son kez öptüğünü
bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Daniel'in boş yatağıdır.
Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı.
Seksen sene sonra Seattle yine Mayıs ayında karlar altındadır.
Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldrige, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır.
Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma
davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bile Claire, bu olayı çözmeye karar verir.
Böğürtlen Kışı kitabını konu bakımından çok beğendim.
Öyle ki okurken keşke filmini yapsalar diye çok düşündüm.
İnşallah bir gün yaparlar 🙏
Bu üç kitapta konu bakımından hep
geçmiş ile şimdiki zaman harmanlanıp anlatılmış.
İlk kitapta bu durum hoşuma gitmiş olsa da
diğerlerinde de bunun devam etmesi
yazarın sürekli tekrar düşmesi
hiç hoşuma gitmedi.
Bu kitaplar da hep aşk üzerine kurulu olduğundan
beklentiyi yüksek tutmadan okunması gerek.
İnsana bir şeyler katmaktan çok
pembe dizi tadında
boş zamanları güzel değerlendirebilmek için
okunacak kitaplar.
0 yorum