DAĞHAN KÜLEGEÇ YAYINLARI KİTAPLARIM
Mart 27, 2021Akronom, fantastik edebiyat adına yeni bir soluk. Epeyce derin ve uzun bir soluk.
İçine düştüğü labirentte yazdığı yazılarla labirenti kendisinin kurduğunu fark ederse kişi? Labirentin çıkmazlarını kendisi için hazırladığını anlarsa? Ya labirentin içinde kendisine benzeyen başkalarıyla karşılaşırsa? Ve karşılaştığı kişiler kendisine kendisinden daha çok benziyorsa? O zaman iş, labirentin kendisine düşer.
Küçük bir sahil kasabasındaki belediye başkanlığı seçimini kazanan Rosa büyük bir değişim başlatır. İlk işi bir festival düzenlemek olur. Genelde muhafazakâr bir yapıya sahip olan kasabada işler karışmaya baslar. Bir yandan kostümlü festivalde yaşananlar, diğer yandan başkanı devirme girişimleri bir dünya metaforuna dönüşür.
Erkek egemen dünyada bastırılmış kadınlar ‘‘hayır’’ demeye başladığında hangi sorunların düzeltilebileceğini hayal etmelisiniz. ‘‘Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor musun’’ bu ciddi meseleyi anlatmak için çok etkili bir yöntem kullanıyor: Kara mizah. Hemen her sayfasında gülümserken kendinizi sorgulayacaksınız.
Kesişen üç yol. Sonunda varılacak yeri olmayan. Kesişme çizgileri bile derin. Onca mesafenin boşa alınmadığını göstermek isteyen iki kadın. Karşılıklı duran iki aynanın arasında kalmış bir adam.
Kapan, bireyler arası güç savaşları üzerinden modern toplumun ikiyüzlülüğüne göndermeler yaparken yozlaşmış ilişkilerin altını çiziyor. Diğerlerini ezmeyi normalleştiren güç savaşlarının meşru kıldığı kötülükleri anlatıyor. Bunca itiş kakışın içindeki sıkışmış hayatlara odaklanıyor, hep o arzulanan büyük aşkın imkansızlığına dokunuyor.
Kadın olmanın kuşatılmışlığını hissetmek can yakıcıdır. Sizin için seçilenler arasından seçmeniz istenir. Kabullenmeniz gerekenlerin baskısını derinden duyumsarken bir de hastalanırsanız. Saçlarınız tutam tutam dökülürse. Mücadele etmek zorunda kaldıklarınızın en önüne kanser dikiliverirse.
Sade, yaşama sevincini korumanın, gerçek sevgiyi ve şefkati kendi içinde bulmanın, kendi gücünü keşfetmenin anlatısı. Yazıyla kendini iyileştirmenin, başkalarına da bu deneyimi aktarmanın çabası. Bir tamamlanma arayışı. Sade, her şeye rağmen ayakta kalabilmenin romanı.
Zamanı Azdı Dedem Ondan Azdı, öğrenilmiş çaresizliğin, dayatılmış korkuların, cesur cahilliğin, farkındalığın hüznünün, kendinle yüzleşmenin kitabı. Yazarın da dediği üzere; “Hikayeler geçmişteki acıları nasıl bal eylediğimizle ilgili. Yaşıyorsan hâlâ, o anılarla yaşamak zorundasın. Hafızan silinirse tatlı anıların da silinir, öyleyse acıyı tatlıya bağlamak gerekir bazen.’'
Doğmadan ölen, doğarken ölen ve doğduktan sonra ölen çocuklar, zorunlu hizmetin bitmesini bekleyen sürgün memurlar, aşklarına ulaşamayanlar, ulaştıkları aşkları ziyan edenler, eylem birliğindeki çocukların eseri olan bir kardan adam, kızıl bayrağı tarihe yazanlar ve tarihten silenler, ötekileştirilmişler, terk edilmişler, ihanete uğrayanlar, ihanet edenler, devrimci delilerle, deli devrimcilerin samimi birlikteliği, işkencede çözülenler, işkencede delirenler, boğulan fakat ölemeyenler, yola çıkanlar ve yoldan çıkanlar, merhamet nöbeti tutanlar, umuda yolculuk edenler, gidenlerin ardından ağıt yakanlar, yolları yeniden kesişenler, yollarda verilen kayıplar, ölmek isteyip ölemeyenler, yaşamak isteyip yaşayamayanlar, Allah ile konuşanlar, cellat ile konuşanlar, kendi
kendisiyle konuşanlar, hiç konuşmayanlar…
Onlar karlı şehrin insanları. “Bir de buradan bakın,” diyorlar, “yaşamın katı gerçekliğine.” Sarsıcı bir gerçeklik etkisi yaratıyorlar çünkü onlar yaşıyorlar.
0 yorum